Prof. Dr. �brahim Bayraktar
1-SALÂT VE SELÂM'IN MAH�YET�:
Hz. Peygamber (Aleyhi's-Salâtu ve's-Selâm) ve di�er peygamberlere (Aleyhimu's-Selâm) salât ve selâm getirmek, onlara gösterilen ba�l�l���n, sevgi ve sayg�n�n bir tezahürüdür. O ayn� zamanda her yerde ve her zaman kolayca yap�labilecek bir ibadettir. Emretti�i �eyler içinde, Cenâb-� Hakk'�n yegâne yapt��� �ey yine salât ve selâm getirmektir. Nitekim bir âyet-i kerimede Cenâb-� Hak "�üphesiz Allâh ve Melekleri Peygamber'e çok salât ederler..."(l) buyurmaktad�r.
Günlük hayat�m�zda ve bilhassa namaz�n içinde, dualar�m�z aras�nda, topluca ve tek ba��na yap�labilecek bu ibadetin mahiyetini, kimlere getirilebilece�ini, hükmü ve önemini bu yaz�m�zda k�saca aç�klamak istiyoruz. Salât kelimesi lugatte, duâ, namaz, rahmet mânâlar�na geldi�i gibi, kendisinden türetilen baz� fiillerinde bereket mânâs� da vard�r (2). Kaynaklarda birbirine yak�n ve mü�terek mânâlar� ifâde eden kelime, yerine göre bu mânâlardan birinde kullan�lm��t�r. Bu sebeple mevzumuzla ilgili el-Ahzâb sûresinin 56. âyetine �bn Abbas, "�üphesiz Allah ve Melekleri Peygamberi bereketle ku�at�rlar.." mânâs�n� vermi�tir. el-Müberred de (ö. 285/ 898), Salât kelimesinin asl�nda "rahmet, duâ etmek" mânâs�na geldi�ini, Allah taraf�ndan yap�ld���nda "rahmet", melekler taraf�ndan yap�ld���nda "Allah'�n rahmetini istemek" demek oldu�unu beyân eder (3). Nitekim melekler bir �ahsa salât getirirken "Allah'�m onu ba���la, ona merhamet et" derler. Ku�eyrî de bu hususta, "Allah'�n insanlara salât�, onlara rahmet etmesi, Peygamberlere salât� ise onlara �eref vermesi ve ziyâde ikram etmesidir" der. Ayr�ca Allah'�n Peygamber'e (as) salât� onu meleklerin yan�nda övmesi; meleklerin ona salât� ise ona duâ etmeleridir, diye de Ebu'l-Aliye taraf�ndan söylenmi�tir (4). Elhas�l "salât", Allah'tan olunca rahmet, meleklerden olunca ma�firet-i �lâhîyi istemeleri, mü'minlerden getirilince de hay�rla duâ etmek mânâlar�na gelmektedir (5). Selâm kelimesi de mü�terek say�lan bir çok mânâya konmu�tur. Daha önce zikredilen el-Ahzâb suresinin 56. âyetinde Hz. Peygamber (sa)'e salât gibi çok selâm etmemiz de istenmektedir. Bu sebeple bunun ihtiva etti�i mânâlar�n üzerinde de biraz dural�m. Selâm, lügatlerde, Allah'�n ismi olarak kullan�ld��� gibi, selâmla�mak, kusurlardan beri olmak, emniyet ve sulh mânâlar�na da gelir (6). Bu kelimeye verilen mânâlar üç çe�ite ayr�labilir: a) Mastar bir kelime olarak "es-Selâmu Aleyküm" demek, selâmet emniyet, senin içindir (veya sizin içindir), seninle beraberdir, demektir. b) Selâm Allah'�n ismi olarak, Allah seni korumay�, gözetmeyi üzerine alm��t�r, kefildir, demektir, c) �taat ve bar�� demektir (7). Kelimelerin lü�at mânâlar�n� izah ettikten sonra bunlar�n Peygamber'lere getirilmesinin maksad� üzerinde de biraz dural�m. Salât ve selâm getirmekten maksat, Hz. Peygamber (sa)'e tazimdir. Dünyâda O'na yap�lacak tazim, O'nun hat�ras�n� yüceltmek, Dîn'ini yaymak ve süreklili�ini temine çal��makt�r. Ahirette ise sevab�n�n ço�almas�, ümmetine �efaatçi k�l�nmas�, el-Makâmu'1-Mahmûd'a (Livau'l-Hamd alt�nda kurulan �afaat� kübrâ makam�na) yükselmesiyle elde edece�i faziletinin devam�na duâ etmektir (8). Di�er taraftan �bnu'l-Arabî der ki: "Hz. Peygamber (as)'e yap�lan salât�n faydas�, onu yapana döner. Zira salât getirmek okuyan�n samimi itikad�n� ve niyyetini, Peygamber (sa)'e sevgisini, taata devam etmesi ve hürmetini gösterir" (9). Salavât getirme Hz. Peygamber (as)'in rûhuyla irtibat kurmay� ve O'nun nurundan istifâde etmeyi temin eder. Zirâ salavât getirene Hz. Peygamber de (as) bir misliyle salât eder (rahmet diler) (10).
2. SALÂT VE SELÂM K�MLERE GET�R�L�R:
Kendilerine Hz. Peygamber'le (as) birlikte salât ve selâm getirilen "Âl" hakk�nda alt� görü� vard�r: I) Âl, Hz. Peygamber'in (as) ikinci dedesi Hâ�im'�n nesli olarak gelenlerdir. 2) Hâ�im ve karde�i Muttalib'in neslidir, diyenler vard�r. Bunlar�n aras�nda �mâm �âfiî de bulunmaktad�r. 3) Hz. Fât�ma, Ali, Hasan ve Hüseyin. Bir de bunlar�n k�yamete kadar gelecek olan evlatlar�d�r. 4) Hz. Peygamber'in (as) mutlak yak�nlar�d�r. 5) Müttaki müslümanlard�r. 6) Bütün müslümanlard�r. Âl kelimesinin bilhassa son üç k�s�mda izah edilen mânâlar� �u �ekilde telif edilmi�tir: Bu kelime ile dua yerinde bütün müslümanlar, medh, övgü yerinde müttakiler, zekât alma hususunda, kendilerine zekât alma yasak olan Hz. Peygamber'in (as) akrabalar� kastedilir (17).
3. SALÂT VE SELAM NERELERDE OKUNUR VE HÜKMÜ NED�R?
Asl�nda salât ve selâm getirmek farzd�r. Ömründe bir kere bunu okuyan bu vazifeyi yerine getirmi� olur (18). Bir mecliste Hz. Peygamber'in (as) ismi zikredilince bir defa salât ve selâm getirmek vâcib (19), isminin tekrar edili�i say�s�nca getirmek ise mustahabd�r (20). Namazda "et-Tehiyyâtu" duâs�n� okuduktan sonra getirmek de sünnettir. Duâlar yap�l�rken hangi çe�it duâ olursa olsun salât ve selâm okumak hem mustahab hem de duân�n kabulüne sebebdir (21). Ayni zamanda duân�n da edebidir. Ayr�ca cuma günlerinde, camiye girerken, cenaze namaz�n� k�larken salât ve selâm okumak yine mustahabd�r (22). Bu arada �unu zikredelim ki, Hanefî'ler, "Salli, Bârik" salâvatlar�n� "et-Tehiyyâtu" duâs�ndan sonra sünnet olarak, �afiî'ler de farz telakki ederek okurlar (23).
4. SALÂT VE SELÂM LAFIZLARI VE M�KTARLARI:
Salât ve selâm kelimelerinin ifade eti�i mânâlar� ortaya koyan de�i�ik lâf�zlar kullan�ld��� gibi, de�i�ik cümlelerle getirilen bir çok salavât� �erifenin hadis mecmuâlar�nda yer ald��� dikkatimizi çekmektedir (24) Hadislerde zikredilen en k�sa salavât� �erifte "Allâhumme salli alâ Muhammed'in..." laf�zlar�d�r (25). 2- "Allahumme Bârik alâ Muhammed'in ve alâ Âli Muhammed..." Yani Allah'�m Muhammed'e ve Âl'ine bereketler, çokça hay�rlar ve ikrâmlar eyle. "Kemâ Bârekte alâ �brâhim'e ve alâ Âli �brahim'e..." Yani �brahim 'e ve Âl'ine bereketler ihsan etti�in gibi. "�nneke Hamîdun, Mecîdun" Yani sen en yüce, hamde lay�ks�n, azamet ve Celâl sahibisin. Bu iki salavâtta da �brahim Aleyhi's-Selâm'�n ve Âl'inin zikredilmesi O'nun ulû'1-Azm denen Peygamberlerden olmas� ve Kâbe'yi yeniden yapmas�ndan dolay�d�r. Ayr�ca O'nun Kabe'yi yaparken Ümmet-i Muhammed'e yapm�� oldu�u duâya, benzeri bir kar��l�k vermek içindir (28).
5- SALÂT VE SELÂM GET�RMEN�N ÖNEM�:
Hz. Peygamber'e salât ve selâm getirmenin dînî bir vazife oldu�unu daha önceleri de zikretmi�tik. Nitekim Cenâb-� Hak yukar�da zikri geçen bir âyet-i kerimede "�üphesiz Allah (Azze ve Celle) ve melekleri Peygambere çok salât ederler. Ey iman edenler, siz de O'na salât edin, tam bir teslimiyetle de selâm verin" (29) buyurur. Salât ve selâm getirmenin önemi hususunda birçok hadis-i �erif varid olmu�tur. Burada baz�lar�n� zikredelim: "Müezzinin ezân okudu�unu duydu�unuz zaman siz de onun gibi okuyun ve bana salât getirin.": "Kim bana bir defa salât getirirse Allah da ona on defa rahmet eder..." (30); "Kim bana bir defa salât getirirse Allah; ona on defa salât eder, on hatas� silinir, on derece yükseltilir." (31) Peygamber'e salâvat� �erifeyi okuman�n �efaata vesile olaca��n� (32), isminin yaz�ld��� her yere salât veselâm yazman�n meleklerin isti�far�na sebeb bulunaca��n� (33), k�yametin deh�etinden O'na çokça salât ve selâm okuyanlar�n kurtulaca��n� (34) birçok hadisi �eriften ö�renmekteyiz. �smini duyup da Hz. Peygamber (sav)'e salât ve selâm getirmeyenin k�nanmay� gerektiren kötü bir i� yapt���n� (35) gerçek cimrinin bu kimsenin oldu�unu (36), salât getirmeyi unutan�n Cennetin yolunu da unutmu� olaca��n� (37), kar��la�an iki müslüman�n salât ve selâm getirmeleri sebebiyle ma�firete mazhar bulunacaklar�n� da yine birçok hadisten (38) ö�renmekteyiz. Ne kadar salât selâm okuman�n gerekti�i hususunda da baz� hadisler mevcuttur. Bir hadisde, günde yüz defa salât ve selâm getirenin nifaktan beri olaca�� anlat�lmaktad�r (39). Bu mevzûun sonunda �unu da zikredelim ki, bir kimse, her hangi bir kitap telif ederken veya bir yaz� yazarken Peygamberimizin (sav) isminin zikredildi�i her yerde O'na salât selâm getirmeli, yaz� ile de yazmal�d�r. Bu konuda salât-selâm'� yazmay�p sadece rumuzla yetinmek do�ru de�ildir. Ancak okudu�umuz metne daha önce yaz�lmam��sa yeniden yazmasak dahi dil ile mutlaka salavat getirmeliyiz (40). Okuyucuya hat�rlatmas� bak�m�ndan rumuz yazmak da hiç yazmamaktan daha iyidir (41).
Dipnotlar:
1) Kur'ân, el-Ahzâb, 56.
2) �bn Manzûr, Lisânu'1-Arab. XIV, 465-
466, Beyrut 1968; Heyet, Mu'cemu'l-Vasit 1,24.
3) �bn Manzûr, a.g.e, XIV. 455; el-Kâdî �yâz, e�-��fâ bi Ta'rifi Hukûki'l-Mustafa .II, 137, D�me�k tarihsiz.
4) El-Kâdî �yâz, a.g.e.. II, 137-138; El-Kastallânî, El-Mevâhib II, 108.
5) Er-Ra�ib. el-Müfredat. 285 Bey-rut.tarihsiz: es-Sahâvi, el-Kavlu'l-Bedî', s. 17-23 Beyrut 1985.
6) �bn Manzûr, a.g.e, XIII. 290-293; Heyet, Mu'ccmu'l-Vasit, I. 448.
7) El-Kâdî lyâz. a.g.e. II, 138-139; es-Sahâvi. el-Kavli'1-Bedi". s. 75.
8) El-Kaslallânî, el-Mevâhib II. 109; �bn Manzûr, a.g.e.. XIV. 466.
9) El-Kastallânî, a.g.e. 11. 109.
10) Ed-Dihlevî, Hüccetullâhi'l-Bal��a, II, 177, Beyrut tarihsiz.
11) El-Kâdî �yâz, a.g.e. II, 191.
12) El-Kâdî �yâz, a.g.e. II, 192. 13) El-Kâdî �yâz, a.g.e. II, 182. 14) El-Kâdî �yâz. a.g.e. II, 183.
15) Es-Sübkî, el-Menhelu"l-Azbü'l-Mevrûd. VI, 186-187: Bu konuyla ilgili hadisler ayr�ca �bn Mace. Said b. Mansur. el-Beyhakî. en-Nesâî, �bn Hibbân. et-Tabarânî. Ebu'�-�eyh ve el-Bezzâr'�n eserlerinde de vard�r. (Bk. es-Sübkî ayn� yer).
16) �bn Abidin, Reddu'l-Muhtar I. 9: es-Sahâvî, eî-Kavli'l-Bedi' s. 35.
17) Es-Sübkî. a.g.e. v�. 85.
18) El-Kâdî �yâz'. a.g.e.. II. 142: Elmal�l� H. Yaz�r. Hak Dini Kur'ân Dili, VI, 3923, �stanbul; es-Sahâvî, el-Kavli'l-Bedi' fi's-Salât� ala'l-Habibi'�-�afi", s. 24.
19) �brahim el-Halebî, Halebî Sa��r, s. 300, H. 1323 �stanbul; Elmal�l� a.g.e. VI. 3923.
20) �brahim el-Halebî, a.g.e. s. 300; es-Sahâvî, el-Kavli'l Bedi', s. 32-33.
21) El-Kâdî �yâz. a.g.e. II. 149-150.
22) El-Kâdî �yâz. a.g.e. II, 154-156.
23) Es-Sübkî. a.g.c. VI, 87-88.
24) El-Kâdî. II. 160-170.
25) �brahim el-Halebî. a.g.e. s. 201; Osman b. Ali ez-Zeyleî. Tebyinu'l-Hakâik, I. 193 H. 1313 M�s�r.
26) En-Nesâî, Sünen ve maahu Zchru'r-Rubâ-Rubâ alâ'l-Müctebâ Li's-Suyûtî, III, 39.
27) En-Nesâî. el-Müçtebâ III. 40-41: el-Buhârî, ed-Daavât, 31 (VII, 156-157).
28) Es-Saâtî Abdurrahman, Bulû�u'l-Emânî, IV, 20-21, Beyrut tarihsiz.
29) Kur'ân, el-Ahzâb, 56.
30) Ebu Davûd. es-Salât. 36 (I. 359 h.no: 523).
31) En-Nesâî, III, 43; el-Kâdî �yâz, a.g.e. II, 171.
32) El-Kâdî �yâz, a.g.e. II, 173.
33) El-Kâdî �yâz. a.g.e. II. 173: Bu hadisin zay�f oldu�u söylenmi�se de de�i�ik tariklerden bir asl�n�n oldu�u anla��lmaktad�r. (es-Suyûtî, Tcdribu'r-Râvî, II. 75).
34) El-Kâdî �yâz. a.g.e. II, 176.
35) El-Kâdî �yâz, a.g.e. II, 177.
36) El-Kâdî �yâz. a.g.e. II, 178.
37) El-Kâdî �yâz, a.g.e. II, 180.
38) El-Münzirî, et-Ter�ib ve't-Terhib, II, 504. M�s�r 1954.
39) El-Münzirî. a.g.e. II. 495: es-Sahâvî, el-Kavlu'l-Bedi'. s. 109-141.
40) Es-Suyûlî, Tedrib, II. 76-77.
41) Daha fazla bilgi için bk. Hasan Basri Çantay. Kur'ân-� Hakim ve Meâli Kerim. II, 752-755, �stanbul 1972.